pegasus
Hitit
ANA SAYFA HAVACILIK HABERLERİ SAVUNMA TURİZM TÜRKİYE'DEN DÜNYADAN VİDEOLAR
TUSAS
TEI’NİN MOTORLARI KIBRISLILARLA BULUŞTU
TEI’NİN MOTORLARI KIBRISLILARLA BULUŞTU
BAYRAKTAR’DAN GENÇLERE: GELECEK SİZLERSİNİZ
BAYRAKTAR’DAN GENÇLERE: GELECEK SİZLERSİNİZ
BEN GURION HAVALİMANI’NA HUSİ FÜZESİ
BEN GURION HAVALİMANI’NA HUSİ FÜZESİ
NETANYAHU'NUN UÇAĞINA İZİN VERİLDİ Mİ?
NETANYAHU'NUN UÇAĞINA İZİN VERİLDİ Mİ?
AJET
Özlem Çapan Özeren
HAVALİMANLARI YENİ CEPHELER Mİ?
5 Mayıs 2025 Pazartesi

Yemen’deki Husi güçleri tarafından fırlatılan balistik füzenin Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’na isabet etmesi, sivil havacılık güvenliği açısından sıradan bir “olay” olarak geçiştirilemez. Bu saldırı, yalnızca birkaç yaralıyla sınırlı bir haber değil; küresel ölçekte yeniden düşünülmesi gereken bir güvenlik sorununun habercisidir. Çünkü havalimanları artık sadece ulaşım noktaları değil; devletlerin en hassas, en sembolik ve en kırılgan alanlarıdır. Buraya yönelen her tehdit, yalnızca teknik altyapıya değil, aynı zamanda kamuoyunun güven duygusuna da yönelmiş bir saldırıdır.

Ben Gurion Havalimanı, geçmişte de defalarca saldırıların hedefi oldu. En çarpıcı örneklerden biri, 1972 yılında Japon Kızıl Ordu mensuplarının gerçekleştirdiği kanlı saldırıdır. Bu olayda 26 kişi hayatını kaybetmiş, 80’den fazla kişi yaralanmıştır. O günden bu yana havalimanları dünyanın gözü önünde şekillenen siyasi mesajların verildiği, sembolik gücü yüksek stratejik hedefler olarak görülmektedir. Özellikle medya etkisinin güçlü olduğu bu alanlara yönelen her saldırı, yerel sınırları aşan küresel etkiler yaratmaktadır.

Bugün havalimanı güvenliğinden söz ederken yalnızca X-ray cihazları, metal dedektörler ya da terminal kameralarıyla sınırlı bir güvenlik anlayışı yeterli değildir. Çünkü günümüzün tehditleri çok daha çeşitlenmiş ve karmaşık hale gelmiştir. Taşınabilir hava savunma sistemleri (MANPADS), insansız hava araçlarıyla (drone) yapılan sabotaj girişimleri, siber saldırılar ve hatta kimyasal ya da biyolojik ajanlar artık sivil havacılığın karşı karşıya olduğu riskler arasında yer almaktadır. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO – International Civil Aviation Organization), bu tür tehditleri “unlawful interference” yani “yasa dışı müdahale” olarak tanımlar ve tüm devletlerin bu kapsamda önleyici tedbirler geliştirmesini öngörür.

Türkiye, sivil havacılık güvenliği konusunda ilk büyük ve acı tecrübesini 1982 yılında yaşadı. ASALA (Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları) tarafından Ankara Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırıda 9 kişi hayatını kaybetti, 82 kişi ise yaralandı. Bu olay, yalnızca bir terör eylemi değil; aynı zamanda Türkiye’ye sivil havacılığın hem dışarıdan hem de içeriden gelebilecek tehditlere karşı ne kadar savunmasız olabileceğini gösteren tarihsel bir kırılma noktasıydı. O günden sonra, havalimanları ulusal güvenliğin ön cephesi olarak görülmeye başlandı.

1982’de yaşanan Esenboğa saldırısından bu yana Türkiye, sivil havacılık güvenliğini güçlendirmeye yönelik önemli adımlar attı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) ve Avrupa Sivil Havacılık Konferansı (ECAC) standartlarına uygun güvenlik önlemleri geliştirdi. Ancak bu önlemlerin önemli bir bölümü hâlâ iç güvenlik odaklı yürütülmekte; yani terminal içindeki kişi ve eşyaların denetimine yoğunlaşmaktadır.

Oysa günümüzde tehditlerin yönü dışarıdan gelmektedir. Füze içeriden gelmez. Kritik öneme sahip altyapıların güvenliği, yalnızca askeri sistemlere bırakılmaksızın sivil güvenlik yapılarıyla birlikte ve entegre bir biçimde ele alınmalıdır. Özellikle havalimanı çevresinde oluşabilecek risklerin önceden tespit edilmesi artık teknik bir ayrıntı değil; yönetsel bir sorumluluktur.

Üstelik güvenlik yalnızca fiziksel önlemlerle sınırlı değildir. Bir havalimanına düşen füze, sistemin teknik işleyişini aksatmayabilir; ancak yolcunun zihninde “orada olmak güvensiz” hissi oluştuğu anda, bu durum tüm sektörü etkileyen bir algı krizine dönüşür. Bu nedenle kriz anlarında sadece olayın yönetimi değil, bilginin nasıl ve ne zaman paylaşıldığı da büyük önem taşır. Yapılan açıklamaların içeriği, zamanlaması, psikolojik destek mekanizmalarının varlığı ve yolcu güvenini yeniden inşa edecek iletişim biçimleri, günümüz havacılık güvenliği anlayışının ayrılmaz parçaları haline gelmiştir.

Ben Gurion’a düşen füze, yalnızca İsrail’e yönelik bir saldırı değil; benzer tehditlerle karşı karşıya olan tüm ülkelere verilmiş net ve sert bir uyarıdır. Türkiye gibi jeopolitik açıdan hassas ve yoğun hava trafiğine sahip bir ülkede, bu tür tehditler artık “bize uzak” denecek meseleler değildir. Risk, artık sınır kapısına değil, doğrudan havalimanlarının göbeğine kadar ilerleyebilecek bir gerçekliktir. Bu nedenle güvenlik yaklaşımımızın 'hallederiz' anlayışıyla değil, çok katmanlı, uzun vadeli ve öngörülü bir zihniyetle yeniden yapılandırılması gerekir. Aksi takdirde bugün görmezden gelinen her zafiyet, yarın telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
YAZARLAR
Süleyman Şen
AVRUPA HAVACILIĞINA İGA DAMGASI
Özlem Çapan Özeren
HAVALİMANLARI YENİ CEPHELER Mİ?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
Haber Air
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri Gizlilik PolitikasıGizlilik Politikası